30 Temmuz 2012

su*

Cam şişedeki su, seni çok seviyorum!
 CAN'dır ;) Cam şişede SU-nulduklarında en CAN'dır.

neal's yard gökkuşağı gibisin =)

boş geçmeyin ruhunuzu şenlendirin ;) Neal's Yard 



five o'clok tea modları*

böylesi de makbuldür;


böylesi de ;)

Paşa gönlümüz çayını nasıl isterse :) 

15 Temmuz 2012

zeytinli ve sade açma

MALZEMELER:
- 1 su bardağı sıvı yağ
- 1 yumurta akı içine sarısı üzerine
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 1 su bardağı ılık süt
- 1 su bardağı ılık su ve 1 adet yaş ya da kuru maya
- 1 yemek kaşığı şeker
- Aldığı kadar un
- Yumuşak margarin
Yapılışı:
1- 1 bardak ılık su içerise maya ve şekeri koyup kabarmasını bekliyoruz.
2- Geniş bir kapta yumurta, maya, süt, tuz, sıvıyağ karıştırıp aldığı kadar un ile güzelce yoğuruyoruz. Ağzını streç film ile kapatıp yaklaşık 30dk kadar hamuru kabarması için bırakıyoruz.
3- Kabaran hamurdan bezeler alarak elimizle bastırıp açıyoruz. İçine margarin sürüp rulo sarıyoruz. İki elimizle farklı yönlere doğru yuvarlayıp uçlarını birleştiriyoruz. İsterseniz bu noktada içine margarin yerine zeytin ezmesi ya da nutella da sürebilirsiniz.
4- Üzerine yumurta sarısı (ben biraz sıvıyağ ile karıştırıyorum daha güzel oluyor) sürüp, çörekotu serpip fırına veriyoruz.
Afiyetle..

I love my kitchen*

Bu haftasonu, mutfak duvarına istediğim ray&raf süslemesi için IKEA yollarında geçti. İyi de oldu, içime sinen istediğim gibi renk geldi güzel mutfağıma :)
Bu ray&raf sistemi benim yaratıcılığım, sevgilimin becerisi ile bize çok ucuza mal oldu.
Raf: 79x19cm Beyaz £4.99
Raf Ayağı: Kayın 2 Adet 2x£2=£4
Ray: Gümüş 2 Adet 2x£1.49=£2.98
Kanca: Gümüş ve Beyaz 2 Paket 2x£0.99=£1.98
TOPLAM: £14 =)
Yani £14'a siz de mutfağınıza renk katabilirsiniz ;)

13 Temmuz 2012

elmaaaa !

gün geçmiyor ki penceremizde yağmur damlaları olmasın! 
ey güneş elma dersem çık armut dersem çıkma; ELMA!

gözbebeği*

gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakn olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakından görmek istemez. 

Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka 'gözbebeğim! ' diye hitap edilir.
-Elif Şafak- (Mahrem Arka Kapak)


2001 yılında kar nedeni ile kampüste mahsur kaldığım o haftasonunu çekilir kılan, hayat kurtaran, arka kapağı ile içimi ısıtan kitap: Mahrem...tavsiye ederim, okuyun/okutun ;)

ağzı öpülesilerden


okumaya doyamadığım Oruç Aruoba'dan;

.....Özlemek ile beklemek arasinda garip bir bağlantı ağı vardır...
   .....Bekleyenin bekleneni özlemesi ile, özleyenin özlenenin gelip gelmeyeceği konusundaki    
                                                               beklentisi, bir bağlantılar yelpazesi içinde durur....
.....Bunun iki ucunda, iki kesinlik vardır :
   .....Beklenenin geleceğinin; ve, gelmeyeceğinin kesin olduğu durumlar...
            
    .....Bir uçta, bekleyen beklenenin geleceğinden eminse bir aydinlik kaplar özlemi: 
umutlu, amaçlı, canlı......
  ....Öteki uçta, bekleyen beklenenin gelmeyeceğinden eminse bir karanlık duygu olarak kalır özlem:                                                                                                                                             umarsız, çaresiz, bezgin...
                 ....Özlem, kendi kendisini çoğaltan bir duyumsama biçimidir:
                        ....özlenenin eksikliğinin duyulması, özlemin hep daha güçlü bir biçimde          
                                                                                        duyumsanmasına yolaçar.....

        - özleyen, özleneni yanında bulamadıkça, onu hep daha güçlü bir biçimde yanına çağırır-

    .......Özlenenin eksikliği arttıkça, özleyen için 'mevcudiyet' i de artar.... 
                                                              Özlem, yokluğun küllerinden varlığın ateşini yakar....
                                                                                                                                                    .......Özlem bu yüzden yakıcıdır!!......
(Oruç Aruoba - Uzak / Özlem Çekene Kılavuz)

10 Temmuz 2012

Hatırlı Kahve*



İşte karşınızda kaynatılarak içilen tek kahve: 40 yıl hatırlı TÜRK KAHVESİ ! :)
Şöyle de bir hikayesi varmış;

Vaktiyle İstanbul’da, Yemiş İskelesi'nde kahvecilik yapan ve başından türlü maceralar geçtikten sonra kör olan bir adamdan naklen Üsküdarlı Halk Şairi Vasıf, ondan da naklen Reşat Ekrem şöyle kaydediyor;  
Bu adamın bir gün kahvehanesine bir yeniçeri gelip, 
– hey arkadaş! Bütün müşterilerine birer kahve yap, lakin şu kafire yapma! demiş.
Kafir dediği de bir köşede oturup nargile içen bir Rum gemi kaptanıynış. Ama hiç şüphesiz ki o zaman gözü açık, birer kahve yapıp vermiş.
En sonra da iki kahve yapıp : 
– Kaptan, biz de seninle içelim; diye Rum müşterinin yanına oturmuş.
Yeniçeri, 
– Heeyy! Ben sana o kafire kahve yapma diye tembih etmedim mi? deyince kahveci de,
– Kaptana yaptığım kahve senden değil, ocaktandır ağa! cevabını vermiş.

Aradan zaman geçmiş. Sisam adasında büyük bir isyan baş göstermiş. Kahveci de yeniçeri ocağında kayıtlı asker olduğu için adaya sevk edilmiş. Askerin arasında suyu bulduğuna göre Sisam’da asi olan Rumlar, ele geçirdikleri Türk esirleri bir meydanda müzayede ile satarlar, arttırıp alan da hemen boğazlayıp kesermiş.
Müzayede ile esir satmaktan kasıtları da, isyan hareketini beslemek için bir nevi yardım toplamakmış.
Gün gelmiş, yemiş iskelesi'nin kahvecisi de Rumların eline esir düşmüş ve diğer esirlerle birlikte o meydanda satışa çıkarılmış.
İstekliler kaç kişi ise karşılarına dizilmişler, bekleşirler imiş... O sırada tepeden tırnağa silahlı bir Rum gelmiş. Bunları gözden geçirdikten sonra bir iskemleye oturmuş. Müzayede de başlamış.
İlk, bir paradan başlarlarmış. Bir can da beş paraya, on paraya kadar çıkarmış. Sıra kahveciye gelince iskemlede oturan o silahlı adam yekten, 
– Beş kuruş! diye bağırmış.

Arttıran olmayınca da esiri alıp bir muhafız nezareti altında şehirden çıkarmış.
Zavallı kahveci, "beni beş kuruşa aldığına göre kim bilir ne gibi işkencelerle öldürecek." diye düşünürken, ıssız bir yerde o silahlı Rum : 
– Korkma, demiş, sen beni tanımadın ama ben seni tanıdım. Hani bir yeniçeri bana hakaret ettiği zaman sen onu dinlemeyip bana kahve ikram eden Yemiş iskelesi'ndeki kahveci değil misin?
Kucaklaşıp öpüşmüşler.” 

Bir fincan kahvenin öyküsünü merak edenler böyle buyursunlar ya da şöyle alalım ;)
Ağzımızdaki türk kahvesi tadı hiç eksilmesin!




3 Temmuz 2012

çikolatalı muffin *ı*


MALZEMELER: (12 adet muffin için)
- 100gr toz şeker
- 2 yumurta 
- 1/2 tatlı kaşığı tuz
- 2 yemek kaşığı karbonat- 250gr un
- 30gr kakao- 170ml süt
- 110gr yumuşak margarin
- 200gr damla çikolata & 100gr bitter çikolata
- Vanilya



Yapılışı: (önceden ısıtılmış 190C fırın)
1- Geniş bir kapta un, kakao, karbonat ve tuzu iyice karıştırıyoruz.
2- Ayrı bir kapta erttiğimiz yağı, süt, şeker, yumurta ve vanilya ile çırpıyoruz.
3- Sıvı karışımı ve damla çikolatanın yarısını unlu karışıma ilave ediyoruz. Un tamamen yok olana kadar çırpıyoruz.
4- Kalıbı yağlayıp ya da muffin kağıtları koyarak karışımı eşit şekilde dağıtıyouz. En son kalan çikololataları da muffinlerin üzerine ekliyoruz. Hamur biraz katı oluyor, panik yok! aynen olması gerektiği gibi ;)
5- 18 dakika pişirip, 10 dakika dinlendiriyoruz. Muffinler soğuduğunda erittiğimiz bitter çikolatayı bir fırça yardımı ile muffinlerin üzerine sürüyoruz. Ben dekor için pasta süsü kullandım. Siz bonibon, rendelenmiş badem, hindistan cevizi de kullanabilirsiniz ;)

Afiyetle..



çilek bahçesinin reçelleri *ı*


benim büyüdüğüm yerde çilek tarlaları vardır. Eline sepetini alır çoluk çömlek toplaşır toplarsın :) yiyebildiğin de yanına kar kalır. Olayı o dur zaten, bir yandan yer bir yandan toplarsın. Çocukluğum boyunca en sevdiklerim listesinde yer alan annemin çilekli tartı bu çileklerle donatılırdı.




biz de öyle yaptık. çoluk çömbelek toplandık çilek toplamaya gittik. bir heves, heyecanla kontrol edemediğimiz toplama arzusunun sonucu 8 kilo çilek olunca napalım oturduk reçel yaptık :)





 o yüzden yok efendim biri yakaladı, biri getirdi, biri pişirdi, biri yedi, diğeri de hani bana hani bana dedi olayı mevzu bahis olmadı ;)